AHMED ŞAH DÜRRÂNÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

AHMED ŞAH DÜRRÂNÎ

أحمد شاه دراني
Müellif:
AHMED ŞAH DÜRRÂNÎ
Müellif: MEHMET SARAY
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1989
Erişim Tarihi: 19.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ahmed-sah-durrani
MEHMET SARAY, "AHMED ŞAH DÜRRÂNÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ahmed-sah-durrani (19.04.2024).
Kopyalama metni

1722’de doğdu. XVII. yüzyılın sonlarına doğru Herat civarına gelip yerleşen ve 1731’de İran Şahı Nâdir’in idaresine giren Abdâlî kabilesinin reisi Muhammed Zaman Han’ın oğludur. 1737’de Kandehar’ı zapteden Nâdir Şah, o sıralarda Galzaylar’ın elinde esir bulunan Ahmed Han’ı serbest bırakarak himayesi altına aldı. Ahmed Han cesareti, zekâ ve kabiliyeti ile kısa zamanda Nâdir Şah’ın gözde kumandanları arasına girdiği gibi seferlerinin çoğuna katılarak büyük tecrübe edindi ve Mâzenderan valisi oldu. 1747’de Nâdir Şah’ın öldürülmesinden sonra İran’ın içine düştüğü karışıklıktan faydalanarak Kandehar’da hükümdarlığını ilân etti. Bu arada kendisine hâkimiyeti altındaki kabile reisleri tarafından, “inciler incisi” mânasına gelen dürr-i dürrân unvanı verildi.

Ahmed Şah kısa zamanda Kâbil ve çevresini ülkesine kattıktan sonra, sırasıyla Galzay, Özbek ve Tacikler’i hâkimiyeti altına alarak Afganistan’ın mutlak hâkimi oldu. Daha sonra, kurduğu devletin sınırlarını genişletmek için fetih hareketlerine başladı. Batıda İranlılar’ın, güneyde Bâbürlüler’in içinde bulundukları kötü durumdan faydalanarak bazı yerleri topraklarına kattı. 1748’de Hindistan’a yaptığı ilk sefer başarısızlıkla sonuçlandı; fakat ikinci seferinde Kuzey Hindistan’daki Lahor ve Mültan’ı ele geçirdi. Daha sonra batıya dönüp İran’a yürüdü. Önce Herat’ı, ardından da Meşhed’i aldı; buraları Nâdir Şah’ın torunu Şâhruh’a bırakarak Kandehar’a döndü (1750). Kahdehar’daki ikameti sırasında Bâbürlüler’in Lahor’u geri aldıklarını duyunca 1756’da yeniden Hindistan seferine çıktı ve Bâbürlü ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Ancak bu harekât Hindistan’daki karışıklıkları yatıştırmaya yetmedi; Ahmed Şah 1760’ta dördüncü defa sefere çıkmak zorunda kaldı. Bu sefer sonucu, huzursuzluğun kaynağı olan yerli Hindular’dan Maratalar’ı ağır bir hezimete uğratıp büyük ganimetlerle Kandehar’a döndü. İran’da ise Nâdir Şah’ın ölümünden sonra ortaya çıkan karışıklık uzun zaman devam etmemiş ve ülke toparlanarak Afganistan’a karşı düşmanca bir tavır içine girmişti. Ülkenin batısında kuvvetli bir Şiî İran’ın tehdidini hisseden Ahmed Şah, bu tehlikeyi önleyebilmek için Osmanlı Devleti’ne başvurarak yardım istediyse de bu isteği reddedildi (1763).

Bu arada Hindistan’daki kaynaşmaların gün geçtikçe artması, Maratalar ve Sihler’in kuvvetlenip hâkimiyet peşinde koşmaya ve Afganlılar’ı ülkeden atmak için faaliyet göstermeye başlamaları üzerine, Ahmed Şah emniyeti sağlayabilmek için 1762-1767 yılları arasında buraya üç sefer daha yapmak mecburiyetinde kaldı. Onun devamlı olarak Hindistan seferleriyle meşgul olmasından faydalanan Türkistan’daki Özbek devletlerinden Buhara Emirliği, Afgan Türkistanı olarak bilinen ve Afganistan’ın kontrolünde bulunan bölgenin büyük bir kısmını işgal etti. Bunun üzerine Ahmed Şah 1770’te Buhara’ya yürüdü. Afgan ve Buhara orduları Karşı şehri civarında karşı karşıya geldiler, fakat “hamiyyet-i İslâmiyye’ye binâen” savaşmadılar. Amuderya sınır olmak üzere iki taraf arasında barış yapıldı. Bütün ömrünü savaştan savaşa koşmakla geçiren Ahmed Şah, çok bitkin ve hasta düşmüştü. Bu sebeple hükümet ve devlet işlerini oğlu Timur’a devrederek istirahate çekildi ve bir süre sonra da vefat etti.

Millî Afganistan Devleti’nin kurucusu olan Ahmed Şah, büyük bir kumandan ve devlet adamı idi. Mütevazi ve âdil bir hükümdar olarak Afganistan’daki bütün kabileler tarafından sevilip sayılırdı. Hükümdarlığı sırasında Afgan halkını vergilerle sıkıntıya sokmadığı gibi, bilhassa Hindistan’a yaptığı seferlerden getirdiği ganimetlerle onları ihya etti. Onun en büyük kusuru mensup olduğu Abdâlî kabilesine, kurduğu devletin içinde büyük imtiyazlar tanıyarak onları diğer kabile mensuplarından daha üstün tutmuş olmasıdır. Sevilen bir lider olmasına rağmen bu hatası, Afganistan’daki kabileleri birleştirerek millî birliği tesis edememesine sebep olmuştur. Afgan ahalisi arasında bunun izleri bugün dahi görülmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

J. P. Ferrier, History of the Afghans, London 1858.

A. Hamilton, Afghanistan, London 1906.

The Cambridge History of India, Cambridge 1937, IV, 371-373, 416-417.

P. Sykes, A History of Afghanistan, London 1940, I-II.

W. K. Fraser-Tytler, Afghanistan: A Study of Political Developments in Central Asia, Oxford 1950, s. 61-65.

A. Flatcher, Afghanistan: Highway of Conquest, New York 1966, s. 41-57.

Mehmet Saray, Afganistan ve Türkler, İstanbul 1987, s. 11-17.

M. Longworth Dames, “Ahmed Şah”, , I, 204-207.

C. Collin Davies, “Aḥmad S̲h̲āh Durrānī”, , I, 295-296.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 133-134 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER