REMZÎ, Muhammed Murad - TDV İslâm Ansiklopedisi

REMZÎ, Muhammed Murad

Müellif:
REMZÎ, Muhammed Murad
Müellif: AHMET ÖZEL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2007
Erişim Tarihi: 18.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/remzi-muhammed-murad
AHMET ÖZEL, "REMZÎ, Muhammed Murad", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/remzi-muhammed-murad (18.04.2024).
Kopyalama metni

1272 yılı Rebîülâhir ayı ortasında (25 Aralık 1855) Kazan’ın Ufa vilâyetine bağlı Minzele kazasının Elmet köyünde doğdu (İmâm-ı Rabbânî, III, 188). Minzelevî, Kazânî ve Mekkî nisbeleriyle anılır. XVI. yüzyılda Aral gölü, Amuderya ve Siriderya ile Özbek ve Türkmen yörelerine hükmeden Bikçura Han’ın soyundandır. Dedesi Âdilşah, Elmet ve çevresinin yöneticisiydi. İlk bilgileri babası Bahadır Şah (Batırşah) Abdullah’tan ve öğretmen olan annesi Abistay Üstazbike’den aldı. Köylerindeki medresede dayısı Molla Hasanüddin’in yanında on sekiz yaşına kadar Arapça, mantık, ahlâk ilmi, fıkıh ve kelâm öğrenimi gördü. 1873’te Kazan’a giderek Şehâbeddin el-Mercânî’nin medresesine kaydoldu. Kısa bir süre sonra Buhara ve Mâverâünnehir’e geçmek üzere buradan ayrıldı. Yolculuğu sırasında Trosky şehrinde yaklaşık iki yıl kalarak Molla Şerefeddin ve Molla Muhammed Can’ın medreselerinde tahsiline devam etti. Burada Nakşî şeyhi Zeynullah Resûlî’den faydalandı. Taşkent’e uğrayıp bir süre bazı âlimlerden ders aldı ve ardından Buhara’ya gitti (1876). Molla Abdullah es-Sertâvî el-Kazânî ve Molla Abdüşşekûr et-Türkmânî’nin derslerini izledikten sonra aynı yıl içinde tekrar Taşkent’e döndü. Aralarında Altaylı Şeyh Abdülmü’min İşân’ın da bulunduğu Taşkent ve çevresindeki ulemâdan yararlandı ve Nakşibendiyye tarikatına intisap etti. Hacca gitmek üzere 1878 yılı ortalarında Afganistan ve Hindistan’a geçerek Bombay üzerinden Cidde’ye ulaştı. Hac ibadetinin ardından Medine’ye gitti. Emin Ağa, Şifâ ve Mahmûdiyye medreselerinde öğrenimini sürdürüp icâzet aldı. Nakşibendiyye-Müceddidiyye şeyhi Muhammed Mazhar’a da bu sırada intisap etti.

1880’de Mekke’de hemşerilerinden Muhammed Şah’ın kızı Esmâ ile evlenen Murad Remzî, 1883 yılında rahatsızlığı dolayısıyla memleketine yaptığı birkaç aylık seyahatin ardından tekrar Mekke’ye döndü. Burada Abdülhamîd ed-Dağıstânî, Abdurrahman es-Sirâc ve Sürûr es-Sûdânî’nin derslerine katıldı. 1884’te şeyhi Muhammed Mazhar ve aynı yılın sonunda, onun yerine geçen Şeyh Abdülhamîd ed-Dağıstânî vefat etti. Dağıstânî’den sonra posta oturan Mekke müftüsü Muhammed Sâlih ez-Zevâvî’nin sohbet ve derslerine devam etti. Nisan 1885’te Medine’ye geçen Zevâvî oradan Cavalı bir müridiyle ona müşterek bir hilâfetnâme gönderdi. Ertesi yıl Mekke’ye gittiğinde ikisine de hırka giydirdi. Remzî bu sırada Reşeḥât’ı Arapça’ya çevirerek şeyhine sundu ve onun isteği üzerine Mektûbât’ı da Arapça’ya tercüme etmeye başladı. Kendi ifadesine göre bu dönemde tasavvufla ilgili temel eserleri, özellikle el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’yi, Fuṣûṣü’l-ḥikem’i ve bu eserlerin şerhlerini okudu; Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin de görüşlerine vâkıf oldu. Mekke’de aralarında Ahmet Temir’in babası Muhammed Reşîd Cârullah’ın da bulunduğu birçok öğrenci yetiştirdi.

Murad Remzî 1902, 1904, 1907, 1909, 1914 yıllarında ailesiyle birlikte İstanbul, Kazan ve Türkistan’a seyahatler yaptı. Son seyahatinde oğlu Fehmî Murad’la birlikte Taşkent, Buhara, Hokand ve Endican’ı gezdi. Memleketine döndükten sonra Türkiye üzerinden Mekke’ye gitmeye karar verdiyse de Osmanlı Devleti ile Rusya arasında savaş çıkması yüzünden bir yıl Kazan’da kaldı. Ardından Orenburg’da Töztoba kasabasında müderris ve imam olan teyzesinin oğlu Muslihuddin Nogaybek’in yanına gitti. Rus yönetimince burada 1915-1917 yılları arasında sivil esir olarak ikamete mecbur tutuldu. 1919’da Doğu Türkistan’a gidip Cungariya’nın merkezi Çögeçek’e yerleşti. İmamlık ve müderrislik yaptığı bu şehirde 2 Nisan 1934 tarihinde vefat etti. Ahmet Temir’in verdiği bu tarihi Zeki Velidi Togan 5 Ekim 1935 olarak kaydeder (Bugünkü Türkili Türkistan, s. 542).

Zeki Velidi Togan, Muhammed Murad Remzî’nin Kazan sultanlarından Sıddîk ve Ahmed’in yanında uzun yıllar hocalık yaptığını, babası ve dayısının arkadaşı olduğunu, kendilerine misafir geldiği bir sırada onu tanıdığını ve Telfîḳu’l-aḫbâr adlı kitabını okuyup ondan etkilendiğini belirtir (Hâtıralar, s. 44-45). 1909’da hacca giden Abdürreşid İbrahim, Mekke’deki tekkesinde misafir kaldığı Şeyh Muhammed Murad’ın ilim ve fazilet sahibi bir zat, usul, fürû, hadis ve tefsirde değerli bir âlim olduğunu, Arapça, Farsça ve Türkçe’yi konuşup yazdığını, ancak değerinin bilinmediğini ve hac mevsiminde hacılara hizmet edip aldığı hediyelerle geçindiğini yazar (Âlem-i İslâm, II, 487-488). Kendisi de Mekke’de hemşerilerinin sağladığı imkânlarla geçimini sağladığını kaydeder (el-Mektûbât, III, 192).

Murad Remzî, uzun zaman Haremeyn’de kalıp Nakşî şeyhi olarak faaliyet göstermesi ve öğretimle meşgul olması, resmî bir görevde bulunmaması, gerek kendi memleketi gerek Türkiye’deki fikir ve siyaset çevrelerinden uzak kalması sebebiyle Şehâbeddin el-Mercânî, Mûsâ Cârullah, Âlimcan Barudî, Rızâeddin Fahreddin, Gaspıralı İsmâil, Akçuraoğlu Yusuf ve Zeki Velidi Togan gibi bölgenin diğer ilim ve fikir adamları kadar tanınmamıştır. Eserlerinde Muhammed Murad Remzî, Murad Remzî, Muhammed Murad Kazânî / Mekkî gibi isimler kullanmış, siyasî yazılarında Tûtî, Andelîb, Ebü’l-Hasan, Ekmel, M. M. Remzî, Remzî gibi takma adları tercih etmiştir. Mûsâ Cârullah’a reddiye olarak yazdığı makalelerden (Kanlıdere, s. 54, 57, 63-65, 205, 239) Murad Remzî’nin Cedîdciler’e karşı Kadîmciler arasında yer aldığı, ancak mutedil bir yol izlediği anlaşılmaktadır. Murad Remzî’nin Mekke’deki tekkesinde kurduğu, önemli eserler ihtiva eden kütüphanesi Harem-i Şerif Kütüphanesi’ne intikal etmiştir.

Ahmet Temir’in kaydettiğine göre Murad Remzî’nin Berlin Üniversitesi’nde tıp öğrenimi gören oğlu Fehmî Murad, Cidde ve Mekke’de doktorluk yapmış, Mekke’de Kazan Türkleri’nin vakıflarının yönetiminde bulunmuş, muhtemelen 1965’te vefat etmiştir. Aynı yıl Ahmet Temir’e posta ile gelen, Murad Remzî’nin risâleleri, Türkistan, Afganistan ve Hindistan seyahati, Mekke ve Medine’deki hayatıyla ilgili yazılarını, ayrıca Fehmî Murad’ın hâtıralarını ihtiva eden dosyanın Temir’in ölümünden (2003) sonra ne olduğu bilinmemektedir.

Eserleri. 1. Telfîḳu’l-aḫbâr ve telḳīḥu’l-âs̱âr fî veḳāʾiʿi Ḳazân ve Bulġār ve mülûki’t-Tatâr (I-II, Orenburg 1908; nşr. İbrâhim Şemseddin, Beyrut 1423/2002; nâşir, adı M. M. Remzî şeklinde kaydedilen müellif hakkında bilgi bulamadığını belirtmektedir). Müellif eserin önsözünde, Kazan ve Bulgar muhitiyle ilgili bazı tarihçilerin verdiği sınırlı mâlûmat dışında derli toplu bilgi bulunmadığını, bu sebeple hem bölge müslümanlarının durumu hakkında bilgi vermek hem de Rus hâkimiyeti altındaki bölge halkını uyandırmak amacıyla bu kitabı kaleme aldığını belirtir. Bir mukaddime, dört bölüm (maksad) ve bir hâtimeden oluşan eserin mukaddimesinde Türkler’in menşei, yayılmaları, İslâm öncesinde komşularıyla ilişkileri ele alınmış, birinci bölümde Bulgarlar, İslâm’a girişleri ve tarihleri; ikinci bölümde Tatarlar’ın bölgeye gelişi, burada bir devlet kurmaları, İslâmiyet’i benimsemeleri; üçüncü bölümde kuruluşundan Rus istilâsına kadar Kazan şehrinin tarihi; dördüncü bölümde Rus istilâsı sonrasındaki dönem anlatılmıştır. Hâtime Kirman, Kırım, Buhara, Hârizm ve Kazan hanlarıyla ilgili bilgiler içermektedir. Fehmî Murad hâtıratında babasının eseri bastırmak istediğinde Rus yönetiminin buna engel olduğunu, daha sonra Kalmuklar’dan bir tarih profesörünün yardımıyla bastırabildiğini kaydetmektedir (Ahmet Temir, L/197 [1986], s. 503). Zeki Velidi Togan da kitabın yayımlandıktan sonra Rus yönetimince toplatıldığını belirtir (Bugünkü Türkili Türkistan, s. 542; eserle ilgili bazı değerlendirmeler için bk. Kemper, s. 9-10, 88-89, 96, 99, 174, 447).

2. Tercemetü Reşeḥât. Fahreddin Safî’nin Reşeḥât-ı ʿAynü’l-ḥayât adlı Farsça kitabının çevirisidir. Murad Remzî’nin belirttiğine göre 1885 yılında başladığı Reşeḥât tercümesi şeyhi Muhammed Sâlih ez-Zevâvî’nin sağladığı maddî imkânla neşredilmiştir (Mekke 1307). Bu tercümenin kenarında basılan, yine Murad Remzî’nin kaleme aldığı Nefâʾisü’ṣ-ṣâniḥât fî teẕyîli’l-bâḳıyâti’ṣ-ṣâliḥât adlı Reşeḥât zeyli Hicaz’daki Nakşîlik hakkında değerli bilgiler içermektedir.

3. ed-Dürerü’l-meknûnâtü’n-nefîse. İmâm-ı Rabbânî’nin Mektûbât’ının Arapça tercümesidir (I-III, Mekke 1316-1317). I. cildin kenarında İmâm-ı Rabbânî’nin biyografisi, II. cildin kenarında İmâm-ı Rabbânî’ye ait Risâletü’l-Mebdeʾ ve’l-meʿâd’ın Arapça tercümesi, III. cildin kenarında Muhammed Bek el-Özbekî’nin Mektûbât’a yönelik itirazlara cevap olarak yazdığı ʿAṭıyyetü’l-Vehhâb el-fâṣılatü beyne’l-ḫaṭâʾ ve’ṣ-ṣavâb adlı eseri vardır. Arapça tercümeden seçilen 194 mektup el-Münteḫabât adıyla yayımlanmış (İstanbul 1972, 1986, 1994), Abdülkadir Akçiçek de Mektûbât’ı Arapça’dan Türkçe’ye çevirmiştir (I-II, İstanbul 1977).

4. Kasîde-i Hürriyyet (Orenburg 1917; bazı beyitleri için bk. Togan, Bugünkü Türkili Türkistan, s. 542-543).

Murad Remzî’nin hâtıratında zikrettiği diğer çalışmaları da şunlardır: Telfîku’l-ahbâr’ın Türkçe Tercümesi, Türkçe Kur’an Tercümesi, Tenzîhü’l-Keşşâf ʿammâ fîhi mine’l-iʿtizâl ve’l-inkişâf, Müşâyeʿatü ḥizbi’r-raḥmân (Mûsâ Cârullah’a reddiye), Mevlidü’n-Nebî, el-ʿArûż, en-Naḥvü’l-ʿArabî, eṣ-Ṣarfü’l-ʿArabî (Orenburg’da çıkan Din ve Maîşet adlı dergide Mûsâ Cârullah’a reddiye olarak yazdığı bazı makaleleri için bk. Kanlıdere, s. 253).


BİBLİYOGRAFYA

İmâm-ı Rabbânî, el-Mektûbât: ed-Dürerü’l-meknûnâtü’n-nefîse (trc. M. Murâd el-Minzelevî), Mekke 1317, III, 188-192 (mütercimin bizzat kaleme aldığı biyografisi).

Abdürreşid İbrahim, Tercüme-i Hâlim yâ ki Başıma Gelenler, St. Petersburg, ts., s. 113-114.

a.mlf., Âlem-i İslâm ve Japonya’da İslâmiyet’in Yayılması (s.nşr. Ertuğrul Özalp), İstanbul 2003, II, 486-490, 522, 525.

, II, 1480-1481.

, II, 287.

Zeki Velidi Togan, Hâtıralar, İstanbul 1969, s. 44-45.

a.mlf., Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1981, s. 541-543.

Hamid Algar, “Shaykh Zaynullah Rasulev: The Last Great Naqshbandi Shaykh of the Volga-Urals Region”, Muslims in Central Asia (ed. Jo-Ann Gross), Durham-London 1992, s. 125-126, 131.

a.mlf., “Mektûbât”, , XXIX, 12.

T. Zarcone, “Un aspect de la polémique autour du sufisme dans le monde Tatar au début du XXe siècle: Mysticisme et confrérisme chez Mûsâ Djârallâh Bîgî”, l’Islam de Russie, Paris 1997, s. 244.

M. Kemper, Sufis und Gelehrte in Tatarien und Baschkirien, 1789-1889: Der Islamische Diskurs unter Russischer Herrschaft, Berlin 1998, s. 9-10, 88-89, 96-97, 99, 174, 447.

Ahmet Kanlıdere, Kadimle Cedit Arasında Musa Carullah: Hayatı-Eserleri-Fikirleri, İstanbul 2005, s. 54, 57, 63-65, 205, 239, 253.

Ahmet Temir, “Doğumunun 130. ve Ölümünün 50. Yılı Dolayısıyla Kazanlı Tarihçi Murad Remzi (1854-1934)”, , L/197 (1986), s. 495-505.

J. Hamilton, “Kahar Barat (ed. and trans), The Uygur-Turkic Biography of the Seventy-Century Chinese Buddhist Pilgrim Xuanzang”, , LXV/3 (2002), s. 595.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 566-568 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER