SEHÂRENPÛRÎ, Halîl Ahmed - TDV İslâm Ansiklopedisi

SEHÂRENPÛRÎ, Halîl Ahmed

خليل أحمد السهارنپوري
Müellif:
SEHÂRENPÛRÎ, Halîl Ahmed
Müellif: MEHMET ÖZŞENEL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2009
Erişim Tarihi: 19.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/seharenpuri-halil-ahmed
MEHMET ÖZŞENEL, "SEHÂRENPÛRÎ, Halîl Ahmed", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/seharenpuri-halil-ahmed (19.04.2024).
Kopyalama metni

Safer 1269’da (Aralık 1852) Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletine bağlı Sehârenpûr şehrinin Nânevte (Nânota) kasabasında doğdu. İslâm’ın Hint yarımadasına ulaşmasından sonra Sehârenpûr yakınlarındaki Enbîte kasabasına yerleşen ve nesebi Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye dayanan bir aileye mensuptur. İlk eğitimini Nânevte’de Ya‘kūb b. Memlûk Nânevtevî ve Ahmed Nânevtevî’den aldı. Urduca, Arapça ve Farsça’sını geliştirmek için gittiği Enbîte’de çeşitli hocalardan faydalandı. 1836’da Diyûbend Medresesi’nin açıldığını duyunca buraya giderek dayısı Muhammed Ya‘kūb’un ders halkasına katıldı. Ancak Diyûbend’de umduğu ilmî ortamı bulamadı ve altı ay sonra Sehârenpûr’da açılan Mezâhirü’l-ulûm Medresesi’ne geçti. Başta tefsir, hadis ve fıkıh olmak üzere dinî ilimleri başmüderris olan dayısı Muhammed Mazhar’dan, mantık ve felsefe gibi aklî ilimleri de medresenin diğer hocalarından okudu. 1871’de buradan mezun olunca edebiyat bilgisini geliştirmek amacıyla Lahor’daki National College’a kaydoldu, orada da Feyzülhasan Sehârenpûrî’den ders aldı. Dönemin tanınmış âlim ve sûfîlerinden, aynı zamanda Diyûbend Medresesi’nin kurucularından olan Reşîd Ahmed Gengûhî’nin yanında seyrüsülûke başladı.

Tahsilini tamamladıktan sonra Mezâhirü’l-ulûm’da yardımcı hoca olarak göreve başlayan Sehârenpûrî ilki 1877, sonuncusu 1926 yılında olmak üzere hac maksadıyla yedi defa Hicaz’a seyahat etti. Geçtiği yerlerde âlimlerle görüşerek seyahatlerini ilmî sefere çevirdi. İlk hac yolculuğunda Mekke’de Şâfiî müftüsü Ahmed Zeynî Dahlân’dan, Medine’de Abdülganî el-Müceddidî’den, memleketine döndükten sonra da Abdülkayyûm Budhânevî’den hadis icâzeti aldı. 1879’daki ikinci hac yolculuğunda Mekke’de sûfî İmdâdullah Tehânevî’nin yanında kaldı ve bir yıl sonra dört tarikten aldığı icâzetle halifesi oldu. Ülkesine dönünce büyük bir sevgiyle bağlandığı Reşîd Ahmed Gengûhî’den icâzet alarak onun da ilk halifesi oldu. 1906’da yaptığı üçüncü hac ziyaretinde Medine’de görüştüğü Şâfiî müftüsü Seyyid Ahmed el-Berzencî’den, 1911’de Bedreddin eş-Şâmî’den mükâtebe yoluyla hadis icâzeti aldı (Bernî, s. 126). Onun Hint alt kıtasındaki isnatları hocaları olan Diyûbend ulemâsı vasıtasıyla Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’ye ulaşmaktadır.

Sehârenpûrî, Mezâhirü’l-ulûm’daki ilk görevinin ardından 1890’da Diyûbend Dârülulûmu’na müderris tayin edildi. Burada altı yıl görev yaptıktan sonra şeyhi Gengûhî’nin emriyle Mezâhirü’l-ulûm Medresesi’ne döndü ve başmüderris sıfatıyla otuz yıldan fazla sürecek olan tedris, telif, fetva ve irşad faaliyetlerine başladı. 1907’den itibaren başkanlığını da üstlendiği bu medrese onun döneminde büyük şöhret kazandı. Muhammed Yahyâ Kandehlevî ve oğlu Muhammed Zekeriyyâ Kandehlevî, Muhammed Enver Şah Keşmîrî, Muhammed İdrîs Kandehlevî, Zafer Ahmed Tehânevî, Cemîl Ahmed Tehânevî, Hüseyin Ahmed Medenî, Bedr Âlem Mîretî, Muhammed Hayat Senbehlî, Feyzülhasan Gengûhî, İşfâkurrahman Kandehlevî, Cemâat-i Tebliğ’in kurucusu Muhammed İlyâs Kandehlevî, Abdurrahman Kâmilpûrî ve Muhammed Eyyûb Sehârenpûrî gibi âlimler onun talebeleri arasında yer aldı.

Tedris ve irşad faaliyetlerini yürüttüğü dönemde Sehârenpûrî hadis, fıkıh, kelâm, tasavvuf, ilm-i hilâf ve cedel konularında kitaplar ve risâleler kaleme aldı. 1335 (1916-17) yılında başladığı ve Beẕlü’l-mechûd fî ḥalli Ebî Dâvûd adını verdiği eserini hac için gittiği Medine’de tamamladı ve bu münasebetle büyük bir ziyafet verdi. Hacdan sonra kaldığı Medine’de 15 Rebîülâhir 1346’da (12 Ekim 1927) vefat etti, cenazesi Bakī‘ Kabristanı’na defnedildi. İki evliliğinden İbrâhim ve Münîrünnisâ adlı çocukları olan Sehârenpûrî siyasetten uzak durur, müslümanların ve talebelerin dertleriyle ilgilenir, hakkı söylemekten çekinmez ve sünnete uymaya özen gösterirdi (Abdülhay el-Hasenî, VIII, 136).

Eserleri. 1. Beẕlü’l-mechûd fî ḥalli Ebî Dâvûd. Ebû Dâvûd’un es-Sünen’inin şerhi olup müellifin ömrünün sonlarına doğru bütün birikimini ortaya koyduğu eseridir ve yaklaşık on yılda tamamlanmıştır. Önce büyük boy beş cilt (Füyûzurrahman, I, 169), ardından Muhammed Zekeriyyâ Kandehlevî’nin ta‘likleriyle birlikte yirmi cilt halinde basılmıştır (Leknev-Kahire 1393/1973, 1408/1988; Beyrut, ts.; Riyad, ts.) (bk. es-SÜNEN).

2. el-Mühenned ʿale’l-müfenned (Taṣdîḳāt li-defʿi’t-telbisât). Birelvî hareketinin kurucusu Rızâ Han Birelvî’nin Ḥüsâmü’l-Ḥaremeyn adlı eserinde Diyûbend ulemâsının Ehl-i sünnet’e aykırı görüşlerinin bulunduğunu iddia etmesi üzerine ona reddiye olarak yazılmıştır. Sehârenpûrî 1907’de yazdığı eserinde Rızâ Han’ın tekfire varan suçlamalarını cevaplandırmış, görüşlerini dönemin Hicaz, Suriye, Mısır ve Hindistan âlimlerinin görüşleriyle desteklemiştir. Diyûbend ulemâsının tasavvufî ve itikadî konulardaki görüşlerinin bir tür özeti sayılan eser kaleme alındıktan hemen sonra basılmış (baskı yeri yok, 1325/1907), günümüzde de el-Mühenned ʿale’l-müfenned yaʿnî ʿaḳāʾid-i ʿUlemâʾ-i Ehl-i Sünnet Diyûbend adıyla (Lahor 1987) ve ʿAḳāʾid-i ʿUlemâʾ-i Diyûbend or Ḥüsâmü’l-Ḥaremeyn adlı mecmua içinde Urduca tercümesiyle birlikte (Karaçi, ts.) neşredilmiştir.

3. Hidâyâtü’r-reşîd ilâ ifḥâmi’l-ʿanîd. İmâmiyye Şîası’nın bazı konulardaki görüşlerinin tenkidi mahiyetindedir (baskı yeri yok, 1336/1917).

4. Miṭraḳatü’l-kerâme ʿalâ mirʾâti’l-imâme. İmâmiyye Şîası’na reddiye olarak iki cilt halinde yazılan eserin önce birinci cildi (baskı yeri yok, 1330/1911), ardından tamamı (Lahor 1980) basılmıştır.

5. Tenşîṭu’l-âẕân fî taḥḳīḳi maḥalli eẕân. Cuma namazındaki iç ezanın cami dışında okunması gerektiğini ileri süren Birelvîler’e cevap niteliğinde bir risâle olup yayımlanmıştır (Füyûzurrahman, I, 168).

6. Berâhîn-i Ḳāṭıʿa ʿalâ ẓalâmi’l-Envâri’s-sâṭıʿa. Abdüssemî‘ Râmpûrî’nin Envâr-ı Sâṭıʿa adlı eserine reddiyedir (baskı yeri yok, 1304/1886; Karaçi 1987).

7. İtmâmü’n-niʿam ʿalâ tebvîbi’l-ḥikem. İbn Atâullah el-İskenderî’nin el-Ḥikemü’l-ʿAṭâʾiyye adlı eserinin Urduca’ya çevirisi olup yayımlanmıştır (a.g.e., I, 168-169).

8. es-Suʾâl ʿan cemîʿi ʿulemâʾi’ş-Şîʿa. Şîa’nın Kur’an anlayışını sorgulayan bir eserdir.

9. Fetâvâ-yı Meẓâhirü’l-ʿulûm. Sehârenpûrî’nin Mezâhirü’l-ulûm Medresesi’nde müderrisken verdiği fetvaların bir araya getirildiği dört ciltlik bir eser olup ilk cildi neşredilmiştir (Karaçi 1403/1983).


BİBLİYOGRAFYA

Sehârenpûrî, Beẕlü’l-mechûd, Riyad, ts. (Dârü’l-livâ), I, 38-46; XX, 219; ayrıca bk. Ebü’l-Hasan en-Nedvî’nin takdimi, I, 10, 15-18; Hüseyin Ahmed el-Medenî’nin tanıtım yazısı, I, 33; M. Zekeriyyâ Kandehlevî’nin baskı kaydı, XX, 220; Muhammed Yûsuf el-Bennûrî’nin tanıtım yazısı, XX, 251-252.

Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, Karaçi 1976, VIII, 133-136.

M. Zekeriyyâ Kandehlevî, Evcezü’l-mesâlik ilâ Muvaṭṭaʾi Mâlik, Mültan, ts. (İdâre-i Te’lifât-ı Eşrefiyye), I, 58-62.

Füyûzurrahman, Meşâhîr-i ʿUlemâʾ, Lahor, ts. (Frontier Publishing Company), I, 167-170.

Seyyid Mahbûb Rizvî, Mükemmel Târîḫ-i Dârü’l-ʿulûm-i Diyûbend, Karaçi, ts. (Mîr Muhammed Kütübhâne-i Merkez-i İlm ü Edeb), II, 31-33.

B. D. Metcalf, Islamic Revival in British India: Deoband 1860-1900, Princeton 1982, s. 309-311.

Yûnus İbrâhim es-Sâmerrâî, ʿUlemâʾü’l-ʿArab fî şibhi’l-ḳārreti’l-Hindiyye, Bağdad 1986, s. 746-747.

M. Âşık İlâhî el-Bernî, el-ʿAnâḳīdü’l-ġāliyye mine’l-esânîdi’l-ʿâliye, Karaçi 1408, s. 99-103, 124-128.

M. Ekber Şah Buhârî, Ekâbir-i ʿUlemâ-i Diyûbend, Lahor, ts. (İdâre-i İslâmiyyât), s. 46-53.

Halid Zaferullah Daudi, Pakistan ve Hindistan’da Şâh Velîyullah ed-Dehlevî’den Günümüze Kadar Hadis Çalışmaları, İstanbul 1995, s. 210-212, 234-235.

İsmail L. Çakan, Hadîs Edebiyâtı, İstanbul 1989, s. 163-164.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 310-311 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER